TCG DUMLUPINAR VE SONSUZ KARAKOL


     Türk Deniz Kuvvetleri'nde aynı adı taşıyan denizaltıların ikincisi olan TCG Dumlupınar, daha önce Amerikan Deniz Kuvvetleri'nde "U.S.S Blower" adıyla görev yapmaktaydı. 23 Nisan 1944 tarihinde denize indirilerek ABD deniz kuvvetlerine katılan “USS Blower” daha ilk cephe görevinde bir ABD karakol botu ile çatışır. Bu olay, adeta geminin kötü talihinin bir başlangıcıdır. İkinci Dünya Savaşından sonra, savaş gazisi USS Blower, 16 Kasım 1950’de Türk Deniz Kuvvetlerine katılır ve gemiye “TCG Dumlupınar” adı verilir.  Denizaltıcılarımız ilk okyanus aşırı seyirlerini bu gemi ile yaparlar ve 19 Aralık 1950’de İstanbul Dolmabahçe’de top atışları ile karşılanırlar. 




      Dumlupınar’ı çok yoğun görevler beklemektedir. Bu görevlerden biri de Akdeniz'de icra edilen “Blue Sea” adlı NATO tatbikatıdır. Manevralarda verilen görevleri başarı ile yerine getiren Dumlupınar, 3 Nisan’ı 4 Nisan’a bağlayan gece, tatbikattan dönüş seyrinde, Çanakkale Boğazı’ndan giriş yapmaktadır. Yorgun ama bir o kadar da gururlu 86 denizci, kendilerine yeni bir görev verilinceye kadar ailelerine ve sevdiklerine kavuşma ümidi ve heyecanı içerisindedirler. Ne var ki saatler 02:15’i gösterdiğinde, Nara Burnu açıklarında, Türk denizcilik tarihinin en acı kazalarından biri yaşanacak ve Nara kıyıları şiddetli bir çarpışmanın gürültüsüyle sarsılacaktı. Çanakkale Boğazı'nın puslu sularında sessiz sedasız ilerleyen  Dumlupınar Nara Burnu açıklarına yaklaşırken, İstanbul yönünden gelmekte olan İsveç bandıralı "Naboland" adlı kuru yük gemisi de aynı dakikalarda Nara burnu açıklarına gelmişti. Naboland ile Dumlupınar, birkaç dakika sonra korkunç bir gürültüyle çarpışacak ve bu çarpışma Eceabat sahilinde dahi duyulacaktı. Bu sarsıntı güneşle birlikte tüm Türkiye’yi sarsacak ve Türk halkı yitirdiği bu evlatları için günlerce gözyaşı dökecekti. 



    Naboland, Dumlupınar'a baş torpido dairesinin sancak tarafından çarpmıştı. Böylesi şiddetli bir darbe alan Dumlupınar, süratle baş tarafından batmaya başladı. Dumlupınar'ın parçalanan sancak baş bodoslamasından hızla hücum eden karanlık sular, koca denizaltıyı birkaç dakika içinde yutacak ve bu onun son dalışı olacaktı. Bu dalış, sıradan bir dalış değil, sonsuzluğa yapılan, Türk halkının bağrına kazınan bir dalış olacaktı. Çarpışmanın etkisiyle nöbet tuttukları köprü üstünden denizin soğuk sularına savrulan denizciler hayatta kalmaya çalışıyordu. Çarpışma sırasında güvertede 8 denizci bulunmaktaydı. Ancak bunlardan sadece 5'i gözlerini denizde açacak kadar şanslıydı. Bu 5 denizcinin dışında 2 er pervaneye takılarak, 1 astsubay ise boğularak hayatlarını kaybetti. Hayatta kalmayı başaran gemi komutanı Yüzbaşı Sabri Çelebioğlu, Üsteğmen Hasan Yumuk, Üsteğmen Kemal Ünver, Astsubay Hüseyin Akış ve Astsubay Hüseyin İnkaya dalgalarla boğuşuyorlardı. Bir süre sonra olay mahalline gelen gümrük motoru bu denizcilerin hayatını kurtarmıştı. Ancak aralarında Komodor Albay Hakkı Burak’ın da bulunduğu diğer 81 denizci bunlar kadar şanslı değildi. Aldığı yara sonucu batan ve manevra dairesinde yangın çıkan Dumlupınar'ın kıç torpido dairesindeki 22 denizci sağ kalmayı başarmış, kurtarılmayı bekliyordu.



      

    

    Facianın üzerinden yaklaşık dört saat geçmiş, Nara Burnu'nda gün ağarmıştı. Denizaltının yerini belli eden ve kazazedelerle telefon irtibatı sağlamak üzere yüzeye bırakılan denizaltı battı şamandırası balıkçılar tarafından bulunmuştu. Beklenen haber gelmişti. Dumlupınar'la kurulan ilk telefon bağlantısında dile getirilen "Merak etmeyin... sizi kurtaracağızsözlerine karşılık Astsubay Selami Özben'in cevabı göz yaşartıcıydı;

    "Sağ olun…Vatan sağ olsun!



        Saat 11:00 sularında olay mahalline gelen Kurtaran gemisi kurtarma çalışmalarına başladı ve battı şamandırasından Dumlupınar'la bağlantı kuruldu. O sırada kıç torpido dairesinde hayatta kalan 22 denizciden biri olan Astsubay Selami Özben’le yapılan konuşmaların kayıtları, bugün denizcilik tarihimizin duygu dolu sayfaları arasında yer almaktadır. Astsubay Selami, dizellerden yara aldıklarını, manevra dairesinde yangın çıktığını, kıç torpido dairesine geçtiklerini ve manevra dairesinin suyla dolu olduğunu belirtir. Kurtaran personeli, Astsubay Selami ve arkadaşlarına moral vermeye çalışarak, kurtarma çalışmalarına başlandığını ve onları kurtaracaklarını söylerler. Boğazın akıntılı sularında başlanan kurtarma çalışmalarında adeta zamanla yarışılmaktadır. Çünkü her geçen saat, yaklaşık 90 metre derinlikte kurtarılma ümidiyle bekleyen denizaltıcıların yaşam koşullarının biraz daha ağırlaşmasına neden olmaktadır.


       

       Çanakkale Boğazı'nın akıntılı sularında kurtarma çalışmaları aralıksız sürdürüldü. Dalgıçlar birçok defa Dumlupınar'a ulaşmaya çalışmış, fakat hiçbiri kurtarma çanını denizaltının gövdesine tutturmayı başaramamıştı. Aşağıda yaşam mücadelesi veren Astsubay Selami ve arkadaşlarının zamanı azaldıkça, satıhta bulunanların moralleri bozuluyordu. Bir süre sonra bir konuşma daha yapmak için şamandıranın başına gidildi ve ahize kaldırıldı. Aşağıdan gelen sesler hazin sonun acılı haberini verir gibiydi. Ahizenin diğer ucundan sadece dualar, ezan sesleri ve iniltiler geliyordu. Akıntı ve rüzgar nedeniyle güçlükle sürdürülen kurtarma çalışmaları sırasında denizaltı ile muhabere irtibatını sağlayan telefon kablosu koptu. Bu durum, Dumlupınar mürettebatından bir daha haber alınamayacağı anlamına geliyordu. Bir süre daha devam eden kurtarma çalışmalarından bir sonuç alınamadı. Dumlupınar ve kahraman mürettebatı, mavi vatanda "Sonsuz Karakol" görevinde idiler artık.



        Türk halkını yasa boğan bu elim kaza sonrası TCG Başaran üzerinde bir tören düzenlendi ve "Dumlupınar Şehitleri" için denize çelenkler bırakıldı. Onlar vatan uğrunda canlarını verdiler ve Türk halkının kalplerine gömüldüler. Şehitlerimizin acı hatırası o günden itibaren yıllar yılı ulusumuzun kalbinde tazeliğini korumaktadır.  

        Bu vatan için hayatlarını feda eden aziz şehitlerimizin manevi hatırası önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz.

     "Vatan Size Minnettardır!"

        








KAYNAKÇA                :

Donanmanın Sesi Dergisi, “TCG Dumlupınar", Deniz Basımevi Müdürlüğü, Sayı:176, 9 Nisan 2010

Alesta Dergisi, “Dumlupınar Denizaltısı”,  Deniz Harp Akademisi Yayını, Nisan 2005

Savaş KARAKAŞ, “Dumlupınar Son Söz Vatan Sağ olsun”, Belgesel Film, 2003


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

19 MAYIS : BİR ULUSUN YENİDEN DOĞUŞU

18 MART 1915'TE ÇANAKKALE'DE YAZILAN DESTAN